Latest Movie :

MODERN ZAMANLAR

Orijinal film adı: Modern Times

IMDB: 8,5 / 10

Tür: Komedi, Dram, Aile

Süre: 1 sa. 27 dk.

Renk: Siyah, beyaz

Yapım yılı: 1936

Ülke: ABD

Yönetmen: Charlie Chaplin

Oyuncular: Charlie Chaplin, Paulette Goddard, Henry Bergman





Favori diyalog (Quote of the film):

"Neşelen, hiç bir zaman ölümden bahsetme. Üstesinden geleceğiz" 

Selamlar!

En sevdiğim soruyu size de sormak isterim. Zaman zaman arkadaşlarıma ve aileme de sorduğum ve yanıt veremediklerinde keyif aldığım olur:)
Evet, fotoğraftaki kişi kimdir?


Cevabı tabi sizler ister istemez tahmin ediyorsunuzdur. Evet, fotoğraftaki kişi genç ve makyajsız Charlie Chaplin'den başkası değil. Ne kadar ilginç değil mi, bu değerli insanı alışık olduğumuz makyajı olmadan tanımakta zorlanırız...

1.65 boyundaki bu kısa ama engin insanın çok derin mavi gözleri de vardır kimsenin bilmediği...Siyah-beyaz filmlerinin yanılgısıyla çoğu insan onu esmer olarak algılasa da aslında tertemiz yüzlü ve okyanus gözlü bir insandır o:)

Peki sizlere bir sorum daha var; Charlie Chapman'ın yüze yakın filminin arasından bu filmi neden seçtim dersiniz? Hemen bekletmeden yanıtlayayım; çünkü bu film Chaplin'in son sessiz filmidir. Üstelik kendisini ilk defa bu filminde sesli bir şarkı söylerken de izleme şansı yakalarsınız!  Aslında o dönem sesli film teknolojisi gelişse de Chaplin, filminde bunu kullanmayı tercih etmez. Sadece makineler (görüntülü kamera ve radyo gibi) aracılığıyla aktarılan insan seslerini bize dinlettirir.


Filmin senaryo yazarı da, yapımcısı da, yönetmeni de, kurgucusu da, editçisi de, oyuncusu da, kendi makyözü de, hatta filminin müziklerini yapan da Chaplin'in kendisidir. Tarihte bu işlerin tümünü yapan tek sinema insanı yine Chaplin'in kendisi olmuştur.


Charlie Chaplin'in filmleri o kadar etkileyicidir ki, dönemi ne olursa olsun verdiği mesajlar günümüzde bile hala geçerlidir, asla da eskimez.  Ben, Chaplin filmlerini izlerken gözlerimi bir an olsun ekrandan ayıramam. İnanılmaz sürükleyicidir. Chaplin gerçek bir aktördür. O kadar hiper aktiftir ki sahneler yağmur damlaları gibi akar. Ve vermek istenen derin mesajlar komedi ile harmanlanmış o kadar acı gerçeklerdir ki...Sanat bu değildir ne nedir? Sonuna geldiğinizde bir eserin, vaktinizi boşa harcamadığınızı düşünüyor ve hatta bir çok gerçeklere dair sizi düşündürdüğünü fark ediyorsanız; gerçek bir sanat eseri ile karşılaşmışsınızdır, tebrik ederim! Bir çokları hatta benim yakın çevrem bile Charlie Chaplin filmleri izlerken bana güler. Evet ben de gülüyorum bu usta aktörün birbirinden eğlenceli filmlerini izlerken, ama benim gülebildiğim ve filmden yakaladıklarım çok farklı...Eğer bir Charlie Chaplin filmi izlemediyseniz, ne duruyorsunuz? 

Evet Chaplin filmleri gerçekten özeldir. Her biri ayrı bir anlam ve mesaj barındırır kendi içerisinde. Anlatmak istediklerini ve hayallerini yaratıcı ve eşsiz bir boyutta düşünüp sinema dünyasına bir ilk kazandırmıştır Charlie Chaplin. "Şarlo" karakteri ile (yazımın ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğim bu tiplemeden) zorluklarla dolu bir dünyada, pozitif kalabilmeyi ve insan olmanın önemini daima bize yansıtır ve hatırlatır. Bu karakterin iyi niyeti ve insanlığı karşısında çoğu kez duygulanır; yaşadığı talihsizliklere güler ve karşılaştığı kötü koşullara üzülürüz. Dolayısıyla Chaplin bize ajite etmeden bir duygu harmanı içerisine sokar, ve sonunda da barış dolu mesajını bize yine gülümseyerek iletir.

Döneminde çığır açan filmimizin konusuna geçebiliriz:

Konu:

Kahramanız Şarlo seri üretim yapan bir fabrikada işçidir. Zor şartlar altında çalışan Şarlo, türlü aksilikler yaşayarak, fabrikadan atılır ve bir akıl hastanesine yatırılır. Hastaneden çıktığı gün, tesadüfler ve talihsizlikler sonucu eline kırmızı bir bayrak gelir ve eylem yapan bir komünist grubun lideri gibi görünür. Polisler tarafından tutuklanarak ceza evine gönderilir. Ceza evindeyken firar yapmaya çalışan bir gruba karşı güvenlik görevlilerine yardımcı olur ve iyi halden serbest bırakılır. Şeriften iş bulabilmek için tavsiye mektubu da alan Şarlo, tam hayat ona güldü diye salına salına yürürken, kimsesiz bir kadının ekmek çalıp polis tarafından yakalandığına şahit olur. Hiç düşünmeden suçu üstüne alır. Polisler ikna olmayıp kadını tutuklayınca da ilk görüşte aşık olduğu bu kimsesiz kadını yalnız bırakmamak adına kendi de yemek yiyip para ödemez ve polise teslim olur. Şarlo'nun bu insani ruhuna aşık olan kadın, bir fırsatını bulup Şarlo ile polislerden kaçmayı başarır. 




Bu serseri ikili, özendikleri varlıklı bir hayata birlikte yelken açmak için yaşadıkları bu modern zamana ayak uydurmak zorundadır. Peki çift, değişen ve endüstrileşen bu "modern" dünyaya birlikte uyum sağlayabilecek midir?

Keyifli seyirler dilerim! 

Bilgi ve yorumlar (SPOILER ALERT – Filmi izledikten sonra okumanızı öneririm!)

Eşsiz sanat insanı Charlie Chaplin'i biraz tanıyalım, ne dersiniz?

Filmlerinden de anlayabileceğiniz üzere Chaplin'in iyi bir çocukluğu olmamıştır maalesef. İngiltere'nin fakir şehirlerinden biri olan Walworth'ta doğan Chaplin'in annesi ve babası müzikhollerde ve tiyatrolarda sahne alan profesyonel sanatçıdır.  Babası tarafından terk edilen aile, annenin ruhsal sıkıntılar yaşaması nedeniyle iyice dağılır. Babalarının yanlarına yollanan Charlie ve erkek kardeşi Sydney, babalarının genç yaşta alkol nedeniyle ölümünün ardından, oldukça kötü koşulları olan bir bakım evine gönderilir. Annesi ve kardeşinden ayrı kalan küçük Charlie, burada geçirdiği yoksul ve zor günleri asla unutamaz. Öyle ki çoğu filminde tema hep yoksulluk olur...

İleriki yıllarda iki kardeş yollarını kesiştirir ve tıpkı anne ve babaları gibi müzikholler ve tiyatrolarda çalışmaya başlar. Charlie'nin sesi oldukça güzeldir. 
Gençler annelerini de asla unutmaz ve hep ona bakmaya çalışır. Hatta anneleri vefat ettikten sonra üvey kardeşleri Wheeler'a sahip de çıkarlar. Hatta Wheeler, ilerde Chaplin'in filmlerinde ona asistanlık yapacaktır.


Charlie & Sydney Chaplin
Gösterileriyle bir çok ülkeyi dolaşan kardeşlerin yolu Amerika'ya da düşer. Ve Amerika, Chaplin'in sanatı için bir dönüm noktası olur. Bir gösterisi sırasında ünlü Kanada asıllı Akademi ödüllü yönetmen ve yapımcı Mack Sennett'in dikkatini çeken Chaplin, 1913 yılında Keystone Sütdyolarında çalışmaya başlar. 1914'de Chaplin'i ilk filmiyle beyaz perdede görürüz. Henry Lehrman'ın yönetmenliğini yaptığı "Making a Living" filmi Chaplin için bir dönüm noktası olur. Chaplin, piyasada yeni olmasına rağmen oldukça iddialı ve kendine güvenlidir ki; bu Sennett'in gözünden kaçmaz. Aynı sene tam 35 filmde daha rol alarak, Chaplin artık sinema dünyasında yerini sağlamlaştırır ve yavaş yavaş kendi filmleri için çalışmaya başlar. 1916'da Mutual Film Cooperation ile 12 adet kendi seri komedi filmlerini (Yarattığı Şarlo tiplemesi ile) çeker ve sinemanın en etkin komedyenleri arasına girmeyi başarır. 1917'de kendi yapım şirketi Chaplin Studios'unu, ardından 1919'da kendisi gibi aktör ve yapımcı olan D.W.Griffith, Mary Picford ve D.Fairbanks ile ortak olarak United Artists yapım şirketini kuran Chaplin'i hiç kimse ve hiç bir güç durduramayacaktır artık. Güçlükler derken ne demek istedin derseniz, anlatayım:

Charlie Chaplin'in kendisiyle kültleşen "Şarlo" (Serseri, İngilizce ise the Tramp) tiplemesini bilirsiniz.  Chaplin'in bu tiplemesi tarihteki en özgün, yetkin ve benzersiz tipleme olarak kabul edilmiştir ki Şarlo, sinema tarihinde yaratılmış pek çok kahramandan çok daha fazla kitleleri etkilemiştir. Hatta Hitler'i bile etkilediği bilinir. (Hitler halk tarafından çok sevilen Şarlo'nun bıyığını da kitlesel sempati yaratma düşüncesi ise taklit etmiştir.) 
Şarlo itilen kakılan yoksul sınıfın bir prototipidir. Aslında "palyaço" tiplemesinin Chaplin'e özgü bir yorumudur. Şarlo, Chaplin gibi İngilizdir ve İngiliz soylularına özenir. Kocaman melon şapkası, kısa ve dar ceketi, büyük ve bol pantolonu, mendili ve bastonu ile maalesef özendiği İngiliz lordlarının yanında da traji-komik kalır...


Gelelim Chaplin'in karşı karşı kaldığı güçlüklere: Chaplin, Şarlo tiplemesi ile, seçtiği mekan ve konularla hep yoksulluğu, fakir halkın yaşam mücadelesini, yoksullukla mücadelede devletlerin kötü politikalarını, sanayileşmenin yoksul işçi kesimi için getirdiği zorlu yaşam mücadeleleri ve diktatör Hitler'i ve Nazi Almanyasını komedi unsurlarıyla anlatır ve eleştirir. Dolayısıyla kendisine "komunist" damgası vurulur. Amerika'da o dönem komunist olmak Rus yanlısı olmak demektir. Ayrıca o dönemde Amerika'nın Almanya ile de ilişkileri iyidir. Chaplin'in "The Great Dictator (1940)" filminde bariz bir şekilde Hitler'i karikatürize ederek onu ti ye alması ise  son nokta olur. Hatta öyle ki; 1929 yılında ona Oscar Onur ödülü veren ABD, Chaplin'i vatandaşlığına almadığı gibi, 1952 yılında ülkesinden de kovar. İşin komik tarafı Chaplin'in kendisi de zaten hiç bir zaman ABD vatandaşlığı için başvurmamıştır. Kendi ülkesi İngiltere bile onun sanatını anlayamaz ve onu korkaklık ve tembellikle suçlar ilginç bir şekilde. Ama gelin görün ki 1972 yılında aynı (?) Amerika onu "Sinemaya etkileri için" Oscar onur ödülüyle yere göğe taşıyamaz:) Hatta Akademi ödül gecesinde tarihi bir ilk yaşanır. Chaplin ödülünü almaya sahneye çıktığında tam 12 dakika boyunca kesintisiz ayakta alkışlanır. Bu Chaplin'i gerçekten çok onore eder. 
Ertesi yıl da "en iyi özgün müzik" dalında yine Oscar sahibi olur Chaplin. 

Bugün Chaplin, Amerikan sinemasının filmleri hala popülerliğini yitirmemiş ve asla da yitirmeyecek olan en yaratıcı film yapımcısı olarak kabul edilmektedir. Hatta 5 filminin orijinal kopyası devlet hazinesinde saklanmaktadır. 


Kendine yuva olarak İsviçre'yi seçen Chaplin, hayatını da aynı ülkede sonlandırır. Oldukça varlıklı bir adam olmasına rağmen, mütevazi bir yaşamı tercih eden bir aydındır kendisi.

"Beni anladıkları için alkışlıyorlar, sizi ise anlamadıkları için."
(Charlie Chaplin ile Einstein alkışlanırken,
Chaplin'in Einstein'a söylediği tespit)

Charlie Chaplin ve ailesi (1964)
Filmimize gelirsek:

Filmin çekim süresi 10 aydır ve bu Chaplin'in kariyerindeki en hızlı filmidir. Chaplin çok titiz çalışır. Bu filmi için günde 18 saat çalışır ve çekimlerin çoğunda stüdyoda sabahlar ve orada uyur. Chaplin'in çoğu filminin senaryosu da sahne çekilirken netleştirilir. Hikaye ve kurgu Chaplin'in çoğu kez kafasındadır. Bu da çekimlerini uzatan bir diğer unsurdur. İlk defa bu filminde ise elinde yazılı bir senaryosu vardır. Bir ilk daha:)

Bahsettiğim de üzere Chaplin, filmlerinin A'dan Z'ye tüm süreçlerinde aktif rol alır. Sokak çekimleri için 3 cadde inşa ettirir. Fabrika ve mağaza sahnelerindeki dekor ve mekanizmalar ise devasa bir bütçeye mal olmuştur kendisine. 

Bu filminde, sesli film çekme imkanı varken, kendisi kullanmayı tercih etmez. Bahsettiğim de üzere makineleşmenin işçi sınıfı üzerindeki sömürüsünün altını çizmek adına, sadece makineler aracılığıyla insanları konuşturur. Film sessiz teknikle çekildiği için Chaplin'e akıcı bir çekim yapma kolaylığı da getirir. Bu da görüntülerdeki hızlı akışı sağlamaktadır.  Diyalogların bazılarını yine diyalog kartları kullanarak seyirciye aktarır. Çoğu karelerde de ağız ve vücut hareketlerinden ne demek istediğini anlayabilirsiniz.

Film bir fabrikanın üretim bandında insanlık dışı bir tempoda çalışan işçilerin görüntüleri ile başlar. Şarlo da bu işçilerden biridir. 



Mekanikleşen fiziksel koşulları ile bir süre sonra Şarlo düzene uyum sağlayamaz ve aksilikler yaşamaya başlar. Hatta molasında tuvalette sigara içmeye giden Şarlo'yu ekranda beliren fabrika yöneticisi uyarır ve işinin başına dönmesini söyler. Bu esnada fabrika için yemek makinesi geliştirdiği söyleyen bir girişimcinin icadı da yine Şarlo üzerinde denenir. Burada da fabrika yönetimlerine ince bir gönderme vardır aslında. Sadece yemek makinesi ile olan sahnenin çekimi için tam 7 gün harcanır. O dönem için oldukça yaratıcı bir fikir ve görsel şölendir gerçekten de.


Aslında sanayileşme ve makineleşmenin insan üzerindeki etkisini ele aldığı bu filminin konusuna Chaplin, Gandhi ile yaptığı bir sohbet esnasında karar verir. İkili makineleşmeyi eleştirirken, Chaplin sanayi devriminin insanlık üzerinde iyi bir servis etkisi olduğunu ama fabrikaların kar amacıyla işçileri insanlık dışı koşullarda bıraktığını düşündüğünü söyler ve o anda ampulü yanar:) 

Charlie Chaplin & Mohandas Gandhi, 1917
Chaplin'in filmindeki fabrika yönetici profilinde Henry Ford'dan esinlendiği bilinir. Chaplin, Henry Ford ile tanışmış ve fabrikasını gezme imkanı bulmuştur. 

Henry Ford

Şarlo, fabrikada zorlu çalışma şartları sonucunda sinir patlaması yaşar ve akıl hastanesine gönderilir. Hastaneden çıktığı gün, komünist görüşlü insanların eylemini görürüz sokaklarda. Burada Chaplin, adeta kendini tasvir eder, öyle ki hiç alakası olmamasına rağmen elinde birden kırmızı bayrakla grubun en önünde yürürken bulur kendini. Grubun lideri olarak algılanıp polisler tarafından tartaklanır ve tutuklanır. 


Ve özellikle filminin tam da bu sahnesiyle Amerikan hükumeti Chaplin'in komunist olduğuna ikna olur. Her ne kadar Chaplin bu durumu hayatı boyunca inkar edecek olsa da...
Film Nazi Almanyasın'da da komünist yaklaşımından dolayı yasaklanır. Naziler, Chaplin'in filmlerindeki bu yaklaşımlarından, kendisinin Yahudi olabileceği sonucunu da çıkarır ve ondan nefret ederler. Gelin görün ki Adolf Hitler'in kendisi ise Chaplin'den etkilenmekten kendini alıkoyamaz:) Film, Avusturya'da ve İtalya'da Mussolini ve faşist hükumeti tarafından da tepki görür.

Ceza evine girdikten sonra oradaki koşulları da Chaplin bize komedi unsurlarıyla pekiştirerek yansıtmaya çalışır. 

Ceza evinden çıktığında ise yine ilk gün başına bir olay gelir: Aşık olur:) Her ne kadar Şarlo yazsam da film boyunca ne "Şarlo" nun ne adını öğreniriz ne de kimsesiz kadının adını:) Filmde Şarlo "Serseri" olarak adlandırılır. Kadın da "Kimsesiz" Bu da ilginç bir dokunuştur aslında...İsimlerin önemi yoktur, o karakterler herhangi biriniz olabilirsiniz...Chaplin filmlerinin büyük çoğunluğu bu şekilde isimsiz karakterlerden oluşur.

Şarlo'nun aşık olduğu kimsesiz kadın, Chaplin'in de aşık olduğu ve evleneceği Paulette Goddard'dan başkası değildir. Goddard çok güzel bir kadındır. Ve filmdeki ışığı ve oyunculuğu da gerçekten inanılmaz. Kadının film boyunca güzel ve aynı zamanda eğlenceli yüzünde ve enerjisinde kaybolabilirsiniz.



Goddard, Chaplin ile tanıştığında Chaplin 47, kendisi ise 26 yaşındadır.  Çekim sırasında ilişkileri de çoğu zaman gerilir. Beyaz perdeye bu filmi ile ilk çıkışı olan Goddard, çekimler sırasında süslenir de süslenir:) Fakat Chaplin, kadının kafasından aşağıya bir kova su boşaltır ve inandırıcı olması adına makyajını silmesini ve saçlarına yağlı bir görünüm vermesini ister. Makyajını silse de, saçları berbat görünse de ve yırtık kıyafetler giyse de Goddard gerçekten muhteşemdir.

Şarlo, aşık olduğu kadınla bir hayat kurabilmek adına sürekli işlere girip çıkar. Bir mağazada bulduğu işinde, mağazanın içindeki paten kayma sahnesi gerçekten de çok eğlencelidir. Bu sahne için Chaplin, 8 gün çalışmıştır. Arkasındaki yüksek merdiven görünümü, büyük bir tablo üzerine çizilmiş resimle oluşturulmuş bir illüzyondur ve gerçekten de çok sahicidir:)


Buradaki işinden kovulan Şarlo, bir gazetede yeni fabrika kurulacağını haberini okur ve koşa koşa o fabrikada iş bulmaya gider. Burada da seri üretim bantında talihsizlikler yakasını bırakmaz:) 


Tam para kazanıyorum artık derken, maalesef burda da işçiler kötü koşulları sebebiyle grev yapar ve iş bırakılır. Grev yapmasa da, Şarlo tutuklanarak yine ceza evine gönderilir. Ceza evinden çıktığında ise kadın onu güzel bir haberle beklemektedir. Yaşayabilecekleri bir ev bulmuştur. Bir gün kimsesiz kadın sokakta dans ederken fark edilir ve müzikli bir restoranda dansçılık işi bulur. Şarlo'yu da oraya garson olarak sokabilecektir. Garson olarak işe başlayan Şarlo, maalesef burada da sakarlıklarıyla beraber bir çok talihsizlikler yaşar. Restoran sahibini canlandıran Henry Bergman, aynı zamanda Chaplin'in yönetmen yardımcısıdır ve bu sahnede tepeden çekimde kendisine destek olur. Bu sahnede bile zaman zaman Chaplin tepeye çıkarak çekimleri kontrol eder.


Size ilginç bir bilgi daha; her ne kadar Şarlo'nun şarkı söylediği sahnede sesini ilk defa uzun uzadıya duysak da (Sesini ilk defa 1931 yapımı bir filmde "Guten Tag-Almanca'da İyi Günler" derken duyarız), Şarlo'nun aslında söylediği kelimeler anlamsızdır:) Charlie Chaplin, tiplemesinin konuşsa dahi evrensel bir dil kullanmasını tercih edecektir: el ve yüz hareketleri! Yani Şarlo'nun şarkısında el hareketlerinden neden bahsettiğini anlarız. Biraz İtalyanca'yı çağrıştırsa da kullandığı kelimeleri anlamsızdır:) Charlie Chaplin bir dünya insanı değildir de nedir...

Film müziği yapımında Chaplin, David Raksin'i birlikte çalışmak için işe alır. Önce kovulan fakat tekrar işe alınan Raksin, Chaplin'ın profesyonel bir müzisyen olmamasına rağmen, enstrümantal müzik algısının, orkestra yönetiminin ve melodi üretiminin dahice ve inanılmaz etkileyici olduğunu söyler. Chaplin için filmlerinin müziği o kadar hassas bir konudur ki, ikna olmadığı zamanlarda müzikleri için sabahlara kadar çalışır ve kafa yorar. Çoğu zaman stüdyoda uyur. Sevgilisi Goddard onu yalvararak evine gitmesine dair ikna eder. Gerçekten de sadece film müzikleri için bir Chaplin filmi açabilirsiniz:) 

Bu filmin melodisi 1954 yılında, John Turner ve Geoffrey Parsons tarafından söz ile buluşturulup, ünlü Jazz şarkıcısı Nat King Cole'un seslendireceği "Smile" (Gülümse) isimli şarkı ile iyice ölümsüzleşir! Cole bu şarkı ile dönemin Hit listesinde 1.sıraya yükselir. 
Nat King Cole
Buyrun dinleyin;)

https://youtu.be/TAjx0d-fda4

Şarkımızın sözleri ise şöyle:

"Smile though your heart is aching (Kalbin acısa dahi gülümse)
Smile even though it's breaking (Hatta kırılsa dahi gülümse)
When there are clouds in the sky (Gökyüzünde bulutlar olduğu sürece)
If you smile through your fear and sorrow (Eğer korku ve kederinin üzerine gülümsersen)
You'll get by" (Sen atlatacaksın)
Smile and maybe tomorrow (Gülümse, belki de yarın)
You’ll see the sun come shining through for you (Güneşin senin için parladığını göreceksin)
Light up your face with gladness (Yüzünü neşeyle aydınlat)
Hide every trace of sadness (Bütün hüzün izlerini sakla)
Although a tear may be ever so near (Bir damla gözyaşının akması yakınsa da)
That’s the time you must keep on trying (İşte şimdi denemenin tam zamanı)
Smile, what’s the use of crying? (Gülümse, ağlamanın faydası da ne?)
You’ll find that life is still worthwhile (Hayatın hala değerli olduğunu anlayacaksın)
If you just smile (Eğer sadece gülümsersen)

That’s the time you must keep on trying (İşte şimdi denemenin tam zamanı)
Smile, what’s the use of crying? (Gülümse, ağlamanın faydası da ne?)
You’ll find that life is still worthwhile (Hayatın hala değerli olduğunu anlayacaksın)
If you just smile” (Eğer sadece gülümsersen)

Şarkının sözleri gerçekten çok derin ve anlamlı değil mi?

Bu şarkı Michael Bolton, Eric Clapton, Lyle Lovett, Diana Ross, Tony Bennett, Jimmy Durante, and diğer bir çok ünlü sanatçı tarafından seslendirilmiştir. Şarkının sözleri filmin final sahnesinden esinlenilerek yazılır. Filmin final sahnesinde ikili yine işsiz kalınca, evsiz kadın ümitsizliğe kapılır ve "Artık denemenin ne faydası var" diyerek ağlamaya başlar.  Chaplin ona "Neşelen, hiç bir zaman ölümden bahsetme. Üstesinden geleceğiz" der.



Her şeye rağmen daima gülümsemeniz dileğimle...

"Smile! C'mon!" (Hadi ama! Gülümse!)

THE END

P.s. Chaplin'den 1931 yapım "City Light" (Şehrin Işıkları) filmini de izlemenizi öneririm ;)



















Kaynaklar
Sinemada Yapım ve Yönetim, Selma Köksal, Yitik Ülke Yayınları, 2017.
http://www.tarihiolaylar.com/biyografiler/albert-einstein-88
www.imdb.com




Share this article :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Film İzle - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger