IMDB: 7,6 / 10
Tür: Korku, Gerilim
Süre: 1 sa. 52 dk.
Renk: Siyah, beyaz
Yapım yılı: 1963
Ülke: ABD
Yönetmen: Robert Wise
Oyuncular: Julie Harris, Claire Bloom, Richard Johnson Russ Tamblyn, Lois Maxwell.
Selamlar!
Guardian dergisi tarafından tüm zamanların en iyi korku filmlerinden biri olarak gösterilen “perili ev” ile karşınızdayım. Başrolde nedense izlerken pek yakınlık duyamadığım hatta itici de bulduğum Oscar’lı oyuncu Julie Harris var. (Julie Harris’ten gerçekten muhteşem bir performans seyretmek istiyorsanız Oscar ile taçlandırıldığı filmi “The Member of the Wedding (1952)”’i izlemenizi öneririm.
Julie Harris ve diğer aktristimiz Claire Bloom film setindeyken gerçekten de paranormal aktivitelere şahit olduklarını iddia eder! Bunu duyan yönetmen Robert Wise (buraya çok güldüm) bizzat kendisi de bu hayaletsel olaylarla karşılaşmak için can atar fakat nedense ona görünmezler. :)
Çoğu film kritikçilerine göre bu film, çok etkili olmasa da düşük bütçeli paranormal filmlerin öncüsü olmuştur.
Hadi bakalım konusuna geçeyim:
Konu:
Antroloji profesörü olan Dr. Markway psişik araştırmaları için karanlık geçmişi olan bir ev seçer kendine: Tepedeki Ev. Ve doktor, titizlikle seçtiği (psişik yetenekleri olan) bir grup asistanı mektupla eve, birlikte deney yapmaya davet eder. Bir süre sonra Tepedeki Ev bir takım paranormal aktivitelerle misafirlerini ürkütmeye başlar. Huhuuuuv!
Bilgi ve görüşler (SPOILER ALERT – Filmi izledikten sonra okumanızı öneririm!)
Şimdi arkadaşlar, her filmi dönemine göre değerlendirmek doğrudur diye düşünüyorum.
Bakınız sene 1963. Korku, bilim kurgu ve gerilim filmlerinin Hollywood’ta revaçta olduğu yıllar. İngilizler bu konuda oldukça iyi. Hollywood ise her türlü yeniliği cesurca deniyor. En büyük ödülü ise Alfred Hitchcock’u Hollywood’a buyur ederek alıyor. Kendisi Sapık filmi ile adını tarihe altın harflerle yazdırmış. İnsanlar bıçak, kan, hayalet ve sürekli çığlıklar duyuyor ve bunları seviyor daJ Öyle bir dönemde bu filmde bunların hiçbirini görememek cidden büyük risk.
Nell çığlık atmadan önce bile bizi uyarmıyor mu? Hayaletleri bizzat görmüyoruz. Kan yok. Özellikle film ilk sahnelendiğinde, sinemada izleyen insanların yorumlarına ulaşmaya çalıştım. Ve gördüm ki; herkes cidden filmden etkilenmiş ve korkmuş. Hatta etkisinden haftalarca kurtulamamış. Bu dönemin çoğu korku filmlerinin de bizi etkilememesi normal aslında. Fakat güzellik, bu gibi detayları okumak, araştırmak ve fark edebilmek bence…
Öyleyse detaylarla filmimizi güzelleştirelimJ Bana sorarsanız ev gerçekten müthiş bir oyunculuk sergilemişJ Zaten Nell (Julie Harris) filmin başından beri “bu ev yaşıyor” demiyor mu? Ev o kadar etkili bir şekilde dekore edilmiş ve etkin ışıklandırmalarla mistik bir atmosfere büründürülmüş ki, kendisi başlı başlına bir ana karakter olmuştur. Yönetmen Robert Wise mükemmel bir şekilde evi yaşatmış. Evi dekore eden Elliot Scott aynı zamanda tüm “Indiano Jones” filmlerinin de dekorasyonundan sorumlu olduğu bilgisini de sizinle paylaşmak isterim. Çocukluğumun olmazsa olmaz film serilerindendir Indiana Jones!
Bu filmde de “Masumlar” filminde olduğu kadar olmasa da bir git-gel yaşıyoruz; “Acaba Nell yıpranmış zihniyle tüm bunları kurguluyor mu yoksa gerçekten oluyor mu?” Fakat bu filmde bana kalırsa pek gizem yok. Yani başından itibaren zevkle, kesintisiz izledim diyemeyeceğim maalesef.
Dikkat ettiniz mi bilmem bu tarz malikânelerde hep dadıyla bir uşak ilişkiye girerJ Ve her yer aynayla kaplıdır, bakıldığı an karakterler çığlık atarJ Bu filmde de bu tarz klasik olgular yok değil. Yine ana karakter kabul edilen Nell, bir Katolik, saf orta yaşlı bir kızımız.
Filmi çekici ve farklı kılan Nell’in monologlarıydı. Özellikle bir sahnede Nell’in iç sesi ardı ardına konuşur, o sırada odaya giren doktorun konuşmalarını ve hareketlerini göremeyiz; yönetmen tarafında flulaştırılır. O yıllar için düşünülmüş çok yenilikçi bir çekim. Bu arada, bilinç akışı ya da monolog bu tarz filmlerin olmazsa olmazı mı demeliyiz diye düşünmek için biraz daha bu örnekleri arttırmam gerekecek sanırım.
Filmdeki merdiven fikri ve çekimler de orijinal ama nedense beklentimin altında bir kurguyla beni heyecanlandıramadı.
Doktor filmin başında, ev hakkında araştırma yapmadan gelen 2 kadın için siz “masumlarsınız” kelimesini kullanır. Yoksa bu Masumlar filmine bir gönderi midir? Dediğim gibi Nell de bir Katolik (İçki içmiyor, oje sürmüyor) Hatta anne baskısı ve şiddeti görmüş.“Hiç kimsenin bir çocuğa zarar vermesine katlanamam!” der bir sahnede de. Tüm bunlar bende yine Masumlar filmini çağrıştırdı.
Filmde ilginç olan ise birbirinden farklı karakterler aslında. Nell Katolik, silik ve psişik güçlerini dillendirmeyen biri. Diğer taraftan Theo kendini çok iyi ifade eden, rahat ve lezbiyen bir kadınJ Luke tam bir playboy. Doktorumuz ise güven verici ve işini bilen bir aile babası imajı çiziyor. Theo, Nell’den hoşlanır; Nell anlar ama anlamamış gibi davranır. Nell, doktordan hoşlanır, doktor anlar ama anlamamış gibi görünür. Luke ise kadınlara ilgisini baştan belli eder ama cevapsız kalır. Böyle değişik de bir döngü bulunmakta karakterler arasındaJ
Film Alfred Hitchcock’un Sapık filminden bir sahneden öykündüğü için de eleştirilmiştir. Parayı alan Marion’un arabayı kullanırken monologlarıyla karşılaştığımız sahne. Bu filmde de Nell, Tepedeki eve giderken aynı şekilde hayallerinden bahseder bize. Bence Hitchcock gibi bir dâhiden etkilenmemek mümkün değil.
Klasikler arasında olduğu için portföyünüze eklemeden geçmeyin derim.
Kaynaklar
Yorum Gönder